9 Temmuz 2007 Pazartesi

Yeni Trend: Ukala Garsonlar

Hizmet sektöründe çalışmak oldukça zor bi şey. Üniversitenin kütüphanesinde part time çalıştığım 2 senede bunu net olarak tecrübe ettim. Genellikle sunulan hizmetten faydalanmak isteyen ‘tüketici’ her istediği hemen, sorunsuz ve güleryüzle hallolsun ister. Bu ister okulun kütüphanesi gibi bedavaya, okulun kendi öğrencileri aracılığıyla verilen bir hizmet olsun; ister boğazda pahalı bir lokantada bir akşam yemeği olsun değişmez... Eh hizmeti alan tarafın beklentileri bu kadar yüksek olunca hizmeti veren tarafın da yükü ister istemez artıyor.

Bununla birlikte gidilen yere göre hem garsonların profili hem de müşterilerin profili değişebiliyor. Mahalle arasındaki esnaf lokantasına gittiğinizde 2 taraf için de işler kolaydır. Ne müşterinin beklentisi yüksektir, ne de garsonlar çok kasar. Fakat bi parça iyi bi yere gittiğinizde işler 2 taraf için de zorlaşır. Benim için de zurnanın zırtladığı yer burası.

Son zamanlarda karşılaştığım bir garson tipi var. Bunlar iyi üniversitelerde öğrenci olup, iyi yerlerde oturup da eli yüzü düzgün café’lerde çalışıyolar. İyi de para kazanıyolar. Artık ağırlarına mı gidiyor garsonluk yapmak bilemeyeceğim ama ellerine geçen her fırsatta sizi iğneliyolar, ukalalık yapıyorlar. Misal ortalama istanbullu olarak sahile kahvaltıya gidelim dedik. Kastık erken kalktık ki deniz kenarında yer bulalım vs. İçeri girdik, “deniz kenarında yer var mı” dedik, garsonumuz yapmacık gülüşüyle (gözler çizgi olmuş) “Olsa, ben sizi oraya alırım heralde di mi!! Buraya oturun” dedi. Oldu canım! Öyle bir muamele ki sanki bir pazar öğleden sonra zorla misafirliğe geldik arkadaşa...

2 kişi kahvaltıya gelmişsiniz, sipariş veriyosunuz. 1’i ayrıca dev bi şey istemiş. Siz de menüden standart kahvaltılık istiyosunuz. Menüde 2 fiyat var. Einstein olmaya gerek yok biri tek porsiyon, diğeri çift porsiyon. Gelen çift porsiyon. Düzeltilsin istiyosunuz, hop sipariş alan garson geliyor sizi azarlıyor: “Neden söylemediniz sipariş verirken?” E diyorum “Tek kişiye çift porsiyon getirceğinizi düşünmedim, sipariş masaya gelir gelmez de düzelttim.” “Efendim o çift porsiyon değil, tek porsiyon. Menümüzdeki düşük fiyatlar yarım porsiyon!” Böylece bir yaşıma daha giriyorum, oluyorum 26. Garsona “adskjahdkasjhdkasj yarım porsiyon ne ya??!” demek istiyorum, demiyorum. Ağzımın tadı kaçmasın.

Oysa çoktan kaçtı bile. Pazar sabahı uykudan feragat edip, 9’da kalkarak kahvaltıya, keyife gidiyoruz bi dayak yemediğimiz kalıyor. Hesap istiyoruz 2 gelmesi gereken hesap 3 geliyor. Bakıyoruz kahvaltı çift yazılmış, düzeltilsin istiyoruz eksik düzeltiliyorr. Lanet ederek ödeyip kaçıyoruz. Ben kendi adıma uzunca bi süre Aşşk Kahve’nin önünden bile geçmemeye karar veriyorum vs.

Ukala garsonlar hadisesi sadece tek bir tecrübeye dayandırılarak karar verilmiş bi şey değil. Artık İstanbul’un ortalamanın biraz üstü semtlerinde azıcık eli yüzü düzgün bi yere giderseniz garsonların iğnelerine hedef olmamak için ayrıca dikkat etmek gerekiyor. Acaba makarnanın adını doğru mu telaffuz ettim, ya istediğim içki yemekle uymuyosa... Böyle parayla sıkıntı aldığınız sado - mazo bi durum var ortada.

Empati yapayım, öbür taraftan bakayım diyorum. Pazar sabahı 8’de kalkıp işe gidiyorsunuz, sürekli sızlananlar “yumurtam kayısı değil, çayım soğumuş, deniz kenarında yer yok mu? Şu yok mu bu yok mu?..” Hakikaten zor olsa gerek. Fakat hizmet sektörünün zorluğu da burada değil mi zaten? Bana yine de gelene gidene ukalalık taslamak için yeterli gelmiyor bunlar...

9 Comments:

etipuf said...

elbette kaprisli müşteride vardır can sıkıcı ama bu yinede garsonun kabalaşmasını gerektirmez...
bi de şu var ben mesela hizmet iyiyse, garson veya muavin ,muhakkak iş verene o elemanın ii hizmetinden dolayı tesekkür ediorum..güzel olan herseyı takdır edersek teşvik olur..güzel olur...bence....

daphnevega said...

Bence aşşk cafe'nin işletmesi ile ilgili de sorunları var. Biz son gittiğimizde öğlen 3 olmasına rağmen istediğimiz tatlı bitmişti. Ulan öğlen 3 daha saat, tatlı bitmiş, yenisini yapmayı düşünmüyorsun; bütün gün ne yapacaksın, menüde yazıyor sonuç olarak? Madem yetiştiremeyeceksin koyma. Bir de bize de hesap yanlış geldi(eksik olarak); pek bir enayi olduğumuzdan söyledik, teşekkür edip geri götürdüler, sonra bir geldi ki küçük hesap kutucuğu, bizim paraya hiç dokunmadan gerisin geri göndermişler. Dodonun dürüstlüğüne şükretsinler. Ben parayı alıp 3ytl bahşiş verip çıkardım. Aşşk cafe'ye pek de dokunmazdı muhtemelen.

$afak said...

Butejoy,
Teşekkür ve teşvik çok önemli. Mutlaka yapmalı. Şikayet de çok önemli, mutlaka yapmalı. 1-2 güne aşk cafe'ye mail atçam...

Ayşee,
Dokunmamıştır :) Ben de benzer enayiliği Gloria Ciiins'te yaptım. Oysa ne gerek var ki?.. :) Kötü işletme konusunda ise bunlar o kadar talep edilen yerler ki garsonları gibi işletmesi de ukala ve şımarık. Ben başka bir neden bulamıyorum.

etipuf said...

tabii iiyide kötüyüde sölemek lazım... hemen şikayet etmelisin bence de...

dodo said...

abicim anlattıklarına aynen katılıyorum, yalnız bu dediklerine maruz kalıp hakkını da savunmaya kalktığında ayşe hanım tarafından "Mustafa Hakkında Herşey" filmindeki Fikret Kuşkan'ın canlandırdığı Mustafa karakteri ile benzetilme tehdidi ile karşılaşıyorum bazen :)

Adsız said...

benzer bir durumu anadolu yakasında oldukça güzel manzarası olan bir mekanda bende yaşamıştım. zaten talep çok fazla olduğu için bir müsteri ha olmuş ha olmamış mantığı ile yaklaşıyorlar sanırım.

ama işin garip tarafı biz o mekana hala gidiyoruz ve artık garsonların hepsini tanığım için ne şekilde davranacağımı kestirebiliyorum. sorun yaşamıyoruz. ilk defa götürdüğüm arkadaşlarıma da taktikler veriyorum.
bu kadar zahmete değer mi denebilir. evet değer manzarası için değer. :)

Maybe. said...

İzmir'de, zengin kesimin çokça gittiği, konken oynadığı,akşam yemeği partileri verdiği Tenis Kulübü'ne yemeğe gidiyoruz babaannemle. (Kendisi, tenis kulübünün 50 yıllık üyesi) Yeni bir garson işe alınmış. Çeşitli söylemlerle bir ukalalık gurusu olan babaannemi çıldırtıyor.:)
Babaannemde ondan geri kalmıyor. Sonuç; garson sinir krizi geçiriyor herkesin önünde. Meğersem öfke kontrol sorunu varmış. Önümüzdeki tabakları yere atmaya başlıyor. Diğer masalardan birindeki şarabı alıp kafasına dikiyor. Müdürler geliyor. Yerel gazetelere haber olunuyor.
Rezilliğin daniskası:)

Adsız said...

Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
ekliycegim.

$afak said...

Selam teknoloji düşmanıyım sanırım :) twit mvit çok hoşuma gitmiyor onlardan yok bu var sadece...