13 Eylül 2007 Perşembe

Geri Sayım

O gün geldi... 25 yıl 10 ay sonra çocukluk, öğrencilik, aylaklık -adına her ne diyorsanız- dönemi benim için bitiyor: Yarın işe başlıyorum! Aslında ilk gün için menümüz hafif, sadece oryantasyon toplantısı ile idare edeceğiz ama içten içe biliyorum ki bundan sonra bu günlere dönmemin tek yolu -eğer işsiz kalmazsam- emeklilik.

Tüm tanıdıklarım içinde en son işe başlayan benim [Hatta Ayşe'den bile 2 hafta geç başlıyorum! :)]. Bu hem bir baskı unsuru oldu bana (evde kalmış kız hissiyatına vakıf oldum); hem de tüm çalışan arkadaşların kıskançlıkla karışık "Sakın başlama! Biz başladıkta nooldu? iğrenç bişi!" şeklinde yakarmalarına katlanmak zorunda kaldım. Söylemeye gerek yok, hepsi üniversiteyi, liseyi deli gibi özlüyorlar. İnsan böyle işte; aynı adamlar/kızlar üniversitede söylenirlerdi "bir çalışmaya başlasak da hiç olmazsa emeğimizin karşılığı maaş alsak" diye...

İş hayatımdaki tek hedefim şu soldaki abi gibi olmamak, yani mümkünse men in black şeklinde tartan piste çıkmamak, pilimi bitirene kadar çalışmamak... İş görüşmelerinde gelen bitmez tükenmez sorulardan biri olan "Kendinizi çıkmaz ayın son çarşambasında nerede görüyorsunuz?"'a da karşımdakinin gözünün içine bakarak bunu söyledim. Umarım dileğim çıkar ne diyelim...

Bir de çekindiğim yegane durum uykusuzluk. Askerlik sayesinde artık uykusuzluk diye bir zayıflığım olmasa da; uykusuz kaldığım periyodun sonunda kendimi bariz biçimde mutsuz ve yaşlı hissediyorum! Umarım sağdaki abiye dönmem!

Artık günlerini laptop başında geçirecek bir bünye olarak daha fazla yazmak sözü ile bu post'u noktalayalım. Çalışanlara Allah kolaylık versin; çalışmayanlar hiç başlamasın! [Amma havaya girdim gören 10 yıldır Londra Borsasını yönetiyorum sanacak! :)]

Not: İş adamı/Businessman demiyomuşuz, çok seksist. Businessperson/İş insanı diyoruz. Çok havalı.