29 Haziran 2007 Cuma

Evlilik Anlaşmaları

Evlilik özel bi şey. İki insanın birbirine iyi günde ve kötü günde, ömür boyu beraber olmak için söz vermesi en duygusuz insanda bile ufak da olsa bi kıpırtı yaratıyodur. Şüphesiz hiç kimse yola “biz bi gün boşanırız” diye çıkmıyor fakat evliliklerin önemli bir kısmı da boşanmayla sonuçlanıyor. Bu durumlarda zengin tarafın kendini korumak için çıkardığı bir saçmalık var; adına da evlilik anlaşması deniyor.

Evlilik anlaşması genelde hatırı sayılır derecede zenginlerin yaptığı bi şey. Şüphesiz adam ya da kadın kendini olası bir ayrılık durumunda korumak istiyor. Fakat bu bana oldukça tuhaf geliyor. Bu evlilik anlaşmasını hukukçular hazırlıyodur. Sonra 2 taraf ve avukatları acaba futbolcu transferi gibi masaya mı oturuyolar? “Hayatım bak boşanırsak Florya’daki ev benim, sana ayda 3000$ nafaka”... Acaba karşı taraf ihalelerdeki gibi süre de istiyor mudur? “5 dk düşünme molası istiyoruz!” Veya diyelim ki teklif çok iyi, avukat acaba kulağa fısıldıyor mudur? “Bu teklif kaçmaz hemen evet de!” Sonra da futbolcu gibi 2+1 yıllık sözleşmeye imza, her iki taraf da memnun kalırsa sözleşme sonunda uzatılacak vs...

Bu işlerin aynı futbolcu transfer pazarlığı gibi olduğu örneklerle de ortada. Misal biri değerli oyuncu biri de hukuk ve avukatlık dünyamızın genç prensi olan Ataizi&Pekin çifti 24 saat evli kalarak benim haklı takdirimi kazanmışlardı. Ataizi daha sonra bir röpörtajında evlilik anlaşmasının şartlarının ağır olduğunu, ayrılık sebebinin bu olduğunu söylemişti. Erkekler hatırlayacaktır, Galatasaray’ın 2 sene önceki Fransız Laurent Robert’i transfer etmesi gibi. Adam İstanbul’a geldi. Formayı öptü, taraftarlar omuza aldı, hatta kırık türkçesiyle “şampion galatasağayy” bile dedi. Sonra ertesi gün uçakla postaladık. Ben 2 olay arasında fark göremiyorum. Şartlarda anlaşamadılar!

Daha güncel bi haber vermek gerekirse – içim kan ağlayarak – Adriana Lima’nın evlenmesinden bahsedebilirim. Liechtenstein prensiyle evlenecek bu güzel kızımız evlilik anlaşması yaptı. Buna göre boşanırlarsa evli kaldığı gün boyunca 1 milyon $ alacak. 4 milyar $ serveti olan prensi anlıyorum. Müstakbel prensesi anladığımı söyleyemiycem. Her sene zaten çuvalla para kazanırken (yıllık geliri 35 milyon $) bu anlaşma neden? [Bi de 15 yıl evli kalıp boşanırlarsa ne olacak, 4 milyar $’ı geçiyor? :)]

Evlilik anlaşmaları her ne kadar anlaşılabilir sebeplerden dolayı ortaya çıksa da ifrit olduğum ve de evliliğin doğasına aykırı bir şey. “Ulen bu bi gün benim her şeyimi alır gider, açıkta kalırım; en iyisi kendimi güvenceye alıyım” düsturuyla girişilmiş bir evlilikten zaten ne hayır gelir ki?

26 Haziran 2007 Salı

İdeal Rakı Masası 11'i

Dengeli bir ekip kurmak oldukça zor bir şeydir. Bu okulda yaptığınız ödev için kurulan bir ekip de olabilir, bir müzikal topluluğu da veya iş yerinde bir proje grubu da... Mutlaka her ekipte belli bir uyumu yakalamak gerekir, yoksa o ekip başarısız olur (veya başarı bir bedelle gelir, çok ciddi kavgalar, sıkıntı vs).

Her ekip gibi rakı masası topluluğu da dikkatlice düşünülerek oluşturulmalı. Bu konuda İ.B.A* gibi uzun uğraşlarım ve araştırmalarım olmadı. Şanslıyım; ideal rakı masası 11’im kendiliğinden oluştu! İdeal masa dizilişine geçmeden biraz rakı masasına bakalım.

İçki masası doğası gereği nazik bir ortam. Masaya oturanlar arada aldıkları alkolle başka insanlara dönüştüğünden ayık haliyle süper kafa olan birisi berbat bi içki masası arkadaşı olabiliyor (Aynı en yakın arkadaşınızın berbat bir ev arkadaşı olabileceği gibi). Bu sebeple oldukça yakın olunan insanlar haricinde rakı masası benim için bir keyif olmaktan çıkıp bir gerginlik kaynağına dönüşür.

Misal sevgilinizin anne babası ve/veya onların arkadaşlarıyla içersiniz. 1. kadehten sonra insan çok devam edemez. Ya müstakbel aile onaylamaz “cıkcıkcık” ifadesi oturur yüzlere, ya da onların dostları “aaa, akşamcı bu galiba” diye düşünür. (Bunlar düşünülmese bile “ne derler hakkımda” gerginliği bana yetiyor). Hele ki hiç içmeyen halinizle bile haftada 3 bardak kıran bir sakarsanız... Ya da iş arkadaşlarınızla içmeye gidersiniz (bence en tehlikesi bu) tüm sırlar ortaya dökülür. Dökülmese bile mutlaka bir yanlış laf edilir, hem gece hem de sonrası zehir olur. Tanımadığınız veya uzaktan tanıdığınız insanlarla içmeye gidersiniz, “salak bir şey söyleyip hıyar bi profil çizer miyim” endişesi kaplar bünyeyi... İçmeyi bilmeyen insanlarla içersiniz yan masadaki öküze efelenirler, kavga çıkar, ortalığa kusarlar, kızlara laf atarlar vs.

Bütün bu sebeplerden çok uzun süredir tanıdığım üniversite arkadaşlarım veya çocukluk arkadaşlarım harici içki masasına oturmamaya çalışıyorum. Çok uzun süreli dostluğun verdiği güven, huzur ve mutluluk hissi mi bilmiyorum ama o ideal içki masasının tadı da hiçbir yerde olmuyor zaten. Geçenlerde yine o harika masalardan birine oturdum bu ideal 11 fikri de orada geldi. Kimmiş bu ideal 11? Uzun zamandır çıkan 2 çift, bunlara laf atıp eğlenecek 5 kişi ve de 2 dışarıdan gelen. Eğer çocukluk arkadaşıysanız konuşacak konu bulmakta zorluk çekmiyorsunuz ama 2 dışarıdan gelen tıkanmalarda yardımcı oluyor. Kız erkek oranı da ufak bi farkla erkek lehine olmalı 5 kız/6 erkek veya 4/7 gibi. Yoksa ister istemez sohbet ayakkabı veya çantaya gelebiliyor! Oturuş düzeni de homojen olmalı. Örneğin 2 çift aralarında mutlaka tekleri almalı, dışarıdan gelen 2’li asla masanın en ucuna oturmamalı. İçtikçe çenesi iyice açılan varsa en ortaya oturmalı, ki durmadan sohbet dönsün [bu ben oluyorum mesela:)]. Bu 11’li 2 gün masadan kalkmasa bile sıkılmaz...

Tabi bütün bunlar düzgün bir yerin bulunduğu ve para sıkıntısı olmadığı ön koşullarıyla geçerli. Siz yine de 2 gün kalkmadan içmeyin, hatta sosyal sorumlulukla bitirelim. Drink responsibly!
*İsviçreli Bilim Adamları