1 Ağustos 2007 Çarşamba

Fırat ve Dicle'yi Özelleştir(ebil)mek!

Az buçuk ülke siyasetini takip edenler bilir. "Babalar gibi satan" ve "ülkeyi pazarlamakla mükellef" bir maliye bakanımız ve başbakanımız var. Partilerinin programlarında -ve daha önceki hükümetten miras kalan IMF anlaşmasında- özelleştirme yer alıyor. Zaten özelleştirdikçe de arkalarındaki destek (yurtdışı siyasi ve ekonomik çevreleri) giderek artıyor. Yurtiçinde ise biraz kakafoni hakim. Bazı kesimlerde şiddetle "vatan satılıyor" derken, diğerleri "boşu boşuna elde tutmaktansa satılsın" diyor, bi kısım bu anlaşmaları alkışlıyor vs.

Bilmeyen yok sanırım özelleştirme kısaca devlet malının özel sektöre transferidir. ABD gibi bazı devletler Irak'ta savaşan ordunun bile bir kısmını özelleştiren* bir anlayışa sahipken; komünizme yakın diğerleri var olan özel teşebbüsleri de devletleştiriyorlar. Kısaca birden çok anlayış, herkesin kendi doğrusu var. Sanırım bu sebepten ülkemizde de böyle bir tartışma sürüp gidiyor. Özelleştirme konusunda -aynı diğer önemli konularda olduğu gibi- bir planımız yok, nasıl olacağına karar vermemişiz.

Nasıl bir devletin çorap, iğne ve ampül üretmesi saçmaysa; uğruna savaşlar verilen ekonomik bağımsızlığın simgesi -ve ayrıca stratejik öneme sahip- bazı değerlerin de sırf "özelleşiyoruz baba" modunda elden çıkarılması da o kadar hatalı. İsim isim saymaya gerek yok enerji, bankacılık, telekomünikasyon vb. bir çok önemli sektörden -Türkiye standartlarında- dev şirketler özelleştirildi, özelleştiriliyor. Körü körüne özelleştirme karşıtı da değilim, iyi bir fiyata satıldıysa veya var olan dış borcun kapatılması gibi bir amaca hizmet ettiyse de durumu kabullenebilirim. Ama acaba gerçekten olan bu mu?

5 yıllık AKP iktidarında görülmemiş meblağlarda özelleştirmeler yapıldı. Dönüpte rakamlara bakmaya üşendim ama sadece 1 yılda 20 milyar $ civarı özelleştirme yapıldığını hatırlıyorum. Peki bu dönemde kamu dış borcu ne oldu? 85 milyar $'dan 87 milyar $'a çıktı. İtiraz etmek için ekonomist olmaya gerek yok. 5 yıl önce borcunuz fakat iyi kötü varlıklarınız varken, 5 yıl geçti en değerli varlıklarınızı sattınız borç -ufak da olsa- arttı. Bunu kimsenin kabul edebileceğini sanmıyorum. Eh hal böyleyken, AKP'nin 2. dönemde özelleştirmelerin hızını arttıracağını açıklamasına itirazla yaklaşanlar çok.

Zatan halihazırda satabilecek çok varlık kalmamışken (Bir iki banka ve 3-4 büyük kamu kuruluşu kaldı) ilginç haber Milliyet'te yayımlandı. Habere göre Fırat ve Dicle nehirlerinin kullanım hakkı 49 yıllığına özel şirketlere kiralanacak. Şimdi bu haberi en ciddi AKP karşıtlarına anlattığım zaman "ahahaha hadi len" dediler, "bu kadar da olamaz". Malesef şaka değil hökümet ciddi ciddi bildiğiniz akarsuları özelleştirmeyi düşünüyor. Gerekçe de atıl su kaynakları, bunlar zaten akıyorlar boşa falan. 100 yıldır anlatılan Fırat akıyor Türkler bakıyor hikayesi...

Bakalım dünyada akarsular özelleşince neler olmuş:
Dünyada suyun özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesinin halklar üzerindeki olumsuz etkisi, her geçen gün daha fazla hissedilmekte ve hızla da artmaktadır. Örneğin, Bolivya’daki Cochomamba kentinde ve kamunun elinde bulunan su hizmetlerini 1999 yılında Hollandalı Bechtel şirketi satın aldı. Satış işleminden birkaç hafta sonra hiçbir yatırım ya da iyileştirme yapmaksızın su satış fiyatlarını %200 arttırdı ve halk su alamaz hale geldi. Şirketin su satış fiyatlarını indirmeyi reddetmesi üzerine halk isyan etti ve geniş çaplı protesto eylemleri Bechtel’i Bolivya’dan ayrılmaya mecbur etti. Kasım 2001’de Şirket Bolivya devletine karşı, WTO’nun Tahkim mekanizması olarak kullandığı Dünya Bankası’nın ICSID-Yatırım Uyuşmazlıklarının Uluslararası Çözüm Merkezinde 25 milyon $ tutarında bir tazminat davası açtı ve “bu tutarın, yatırım miktarının yanı sıra, şirketin kar beklentisini de içerdiğini de” açıkladı. Şirket davayı Bolivya ve Hollanda arasında imzalanmış olan bir İkili Yatırım Anlaşması (BIT)’na dayandırdı. Dava Dünya Bankasının kendisini tarafsız bir yargı merkezi gibi tanımlayan ICSID’da açıldı. Ancak Dünya Bankası Başkanları doğrudan ICSID tahkim panellerinin başkanlığını da yürütüyor. Coshomamba’daki kamusal su hizmetlerinin Bechtel’e devredilmesinde Dünya Bankasının zorlayıcı rolü dikkate alınırsa ICSID’ın hangi taraflı olduğu da ortaya çıkıyor. Nitekim ICSID’da bir yıldan daha fazla süren dava 2003 yılı başında Bechtel Şirketi lehine sonuçlandı, kel göründü ama bu Bolivya devletini tazminat ödemekten kurtaramadı ve Bolivya Halkı da Uluslararası Tahkim ile tanışmış oldu.
Bu da ikinci örnek:
Bir başka örnek ise Gana’dan, yıllarca siyanürle altın elde edilen ülkede temiz suya ulaşmak bir hayli zorlaşmışken, Dünya Bankası kredi anlaşması yapmak için Gana Hükümetine ülkedeki kent-su dağıtımının özelleştirmesini şart koştu. Hükümet ise bunu da halka reform diye yutturmaya çalışıyor. Bu reform programı suyun sunumu karlı olan şehir suyu ile karlı olmayan kırsal bölgeler ikiye ayrıldı. Şehirdeki suyun dağıtımı özel şirkete devredilecek, maliyetler tam olarak karşılana kadar su tarifeleri arttırılacak ve daha sonra su şirketinde çalışanların sayısı azaltılarak şirket karlı hale getirilecek.
Örnek daha bol. Su kadar değerli ve önemli bir konuda, susuzluk sıkıntısı bu kadar ciddi biçimde başgöstermişken, ülkenin başkentine 2 günde 1 su verilirken o ülkenin en büyük 2 akarsuyunu 49 yıllığına kiralamak nasıl bir şeydir? Düşünüyorum, anlayamıyorum. Haydi şu ana kadar ki özelleştirmeleri bir şekilde ekonomik sebeplerle açıkladık fakat akarsuyu özelleştirmek nedir ya?! Adı da değişsin Fortis Dicle veya ne bileyim Nestlé Fırat olsun. Her şeyi bankaları, şirketleri, akarsuları özelleştirdik diyelim sırada ne var? İşsizleri de özelleştirelim (!), malum onlar da boşta duruyorlar hiçbir şey atıl olmasın!.. Üzerine espri de yapsam espri kaldıramayacak kadar ciddi bir konu. Bakalım ne olacak?

Son not: Özelleştirmeden beklenen gelirin 3,1 milyar $, Akbank'ın 2007 yılı ilk 6 ayı net karının yaklaşık 1 milyar $ olduğunu söylersem "beklenen gelirin" ne kadar komik olduğu görülür sanırım: Akbank'ın 1.5 yıllık karına karşılık Fırat ve Dicle'nin 49 yıllığına kiralanması...

Alıntıların kaynağı: http://www.antimai.org/mkl/sy03ikkolcu.htm#_ftn1

* ABD ordusunun Irak'ta savaşan yiğitlerinin (!!) bir kısmı özel güvenlik şirketlerinin paralı çalışanlarından oluşmakta. Başarısızlıklarının sebebi biraz da bundan sanırım.