21 Eylül 2007 Cuma

İletişmek

Geçenlerde süper bir aforizma okudum. Adını maalesef hatırlayamadığım bir abimiz şöyle demiş:

"Aya çıkan insan ile iletişim kurabilecek sistemleri geliştirmiş bulunuyoruz. Buna karşın çoğu kez anne kızıyla, baba oğluyla, zenci beyazla, işçi işverenle, (...) anlaşamıyor..."
Gerçekten de böyle. Çoğu zaman en yakındakilerle, bizi çaba göstermeden anlamasını beklediğimiz insanlarla bile en basit konularda anlaşmayı; bırakın anlaşmayı ne demek istediğimizi bile anlatamayı başaramayabiliyoruz. Bazen aynı şeyi söyleyip de kavga ettiklerini gördüğünüz insanlar hiç olmadı mı? :)

Bazen en basit konuda, karşınızdakine ettiğiniz bir iki kelam laf bile o insanın algısı yüzünden o kadar ilginç olabiliyor ki... Misal 2 yıl kadar önce kedim ameliyat olmuştu ve enjektörle ağızdan -bebek emzirir gibi- besleniyordu. Haliyle 2 günde bir enjektör alıyordum. Zira enjektörü de yenilebilen bir şey sandığı için sivri dişleriyle her yerine minik delikler açıyordu. Gecelerden bir gece yarısı bir miktar alkol alıp eve dönerken enjektör kalmadığını hatırladım ve nöbetçi eczaneye girdim. Dışarıda arabada arkadaşlar bekliyor. Saat gece 02.00 vs.

Ben: İyi akşamlar, 20'lik enjektör istiyorum.
Eczacı: ?? Sebep?
B: İşte kedim falan cart curt vs.
E: Kusura bakmayın enjektörümüz yok.
B: Nası ya!!

Eczacı bariz bir biçimde bana yalan söyledi, eminim. Bu eczaneden sonra evime daha yakın başka bir eczaneye daha gittim, benzer bir tavırla karşılaşsam da bu sefer enjektörü aldım. Tok kedi, görevini yapmış kedi babası ve mutlu bir uyku... Yakın zamana kadar bu olayı gülerek anlatsam d
a ilk eczacıya kızgındım. "Gelip istediğimi tarif ettim. Neden bana inanmadı ki?" Oysa acaba karşı taraf benim ona yolladığım mesajları nasıl aldı? İçki içtiği belli bir genç, gece 2'de şırınga istiyor, zirzop bi kedi hikayesiyle...

İkinci hikaye bir ev taşıma hikayesi. Taşınırken ev sahibim "benim çocukluğum bu apartmanda geçti, ben bu insanların elinde büyüdüm. Ondan lütfen onları kızdırmayın rahatsız etmeyin. Hatta onların da olurunu alın demişti." Biz de ev arkadaşlarımla yaklaşık 2 haftayı apartmanda PR yaparak geçirdik ve ikna ettik insanların. Taşınmamızın hemen ertesinde eve dönerken mahallemizin şirin bakkalından bir şişe süt aldım. Bakkal emmi sanki Rakı almışım gibi gazete kağıdına sarmış, siyah poşete koymuş. Miş muş diyorum zira o anda bu durumdan haberisizim. Apartmanın önüne geldim ihtiyar heyeti kapıda laklakta.

Ben: Merhabalar, nasılsınız?
Topluluk: ...
B: Nasılsınız? Hava ne sıcak di mi? Blabla, süper boş konuşuyorum.
Amca: Yaa evet.

İşte tam o anda amcanın elimde uranyum tutuyormuşum gibi tedirgin tedirgin siyah poşete baktığını anladım ve jeton düştü. "Aaaa bunu da böyle sanki içki almışım gibi sardılar ya aahaha allah iyiliğini versin bakkal amca" yapıp şapkadan tavşan çıkarır gibi poşetten süt şişesini çıkardım. O anda ihtiyar heyetinin yüzündeki rahatlama ve bana karşı tutum değişikliklerini keşke görebilseydiniz. Bir anda pis içki içen, öğrenci evi üyesinden süt içen temiz çocuğa geçiverdim, 2 saniyede :)

Ne kadar çabalarsanız çabalayın, telepatiyi içeren bir teknoloji falan gelişmedikçe iletişim hep bir problem veya en azından ciddi bir çaba gerektiren konu olarak kalacak. Ben en yakınlarımdan birine "Şu pantolonu kuru temizlemeye verirsen süper olur. Bir de sorsana sadece ütü yapıyolar mıymış?" diye sorduğumda; "hımm demek sadece ütü yapılsın istiyor" diyerek pis pantolonu direk ütüye vermesini başka türlü açıklayamıyorum :)

3 Comments:

etipuf said...

şafak açıkçası o eczacının tavrı benım hoşuma gitti..yani eğer bunu kendine zarar verceğini düşünerek satmaması hoş bir davranış.. üç kuruş para kazanmak için insan öldüren "doktor"ların olduğu bi ülkde böle bir eczacı bulmuşsun şükret...
1.eczacı in 2.eczacı out
:)))

si-men said...

çok güldüm yazıya ya.
gözümün önüne kolaylıkla geldi ihtiyar heyeti
sütçünün sana yaptığı muamele korkunç, resmen komşuluk ilişkilerini zedeliyormuş :)
aslında en baştaki kısım beni yorum yazmaya itti.demişsin ki
". Çoğu zaman en yakındakilerle, bizi çaba göstermeden anlamasını beklediğimiz insanlarla bile en basit konularda anlaşmayı; bırakın anlaşmayı ne demek istediğimizi bile anlatamayı başaramayabiliyoruz" bence bunun nedeni karşıdakine fazla özellik yüklememiz. onun her şeyi anlayacağını sanıyoruz, halbuki sorun şu insan doğası dengesiz nerden baksan bir günü diğerine benzemeyebilir, o gün seni anlayacak modda olmayabilir. Karşıdakinden çok şey beklerken aslında aynayı kendimize hiç tutmuyoruz sanki.

$afak said...

Si-men hatırladıkça ben de gülüyorum :))